Uçarken Ne Kadar Radyasyon Alıyoruz?
Geçtiğimiz senenin Temmuz ayında “New York Post” gazetesi bir haber yayınladı. Habere göre, 2019 yılının Temmuz’unda Tom Stuker isimli TV oyuncusu, son 16 yılda United Airlines’ta 21.000.000 mil toplayarak dünyanın en sık uçan yolcusu unvanını kazandı.
New Jersey’de yaşayan 65 yaşındaki Stuker, New York Post’a “Ben bir uçuş bağımlısıyım. Tek bir yerde bir haftadan fazla zaman geçirirsem, havaya hemen geri dönmek isterim. Havadayken yerde olmaktan daha çok korkarım.” diye konuştu.
Bunun ne demek olduğunu size şöyle özetleyelim. Tom Stuker yıllarca havada çok fazla zaman geçirmiş, en az 6.500 kez uçakta yemek yemiş, belki 5.250 kez alkollü içecek içmiş, binlerce uçak içi film izlemiş ve uçak tuvaletlerini yaklaşık 10.000 kez ziyaret etmiş olabilir. Ve en kötüsü, yaklaşık 1000 kez göğüs röntgenine eşdeğer bir radyasyon dozu biriktirmiş olabilir. Peki, tüm bu radyasyon aslında ne tür bir sağlık riski oluşturuyor? Bir uçuşta ne kadar radyasyon alıyoruz? Uçuş ekipleri nasıl bir tehlikede? Gelin şimdi birlikte bakalım…
Öncelikle şunu belirtmekte fayda var. Uçuşunuz için havaalanına geldiğinizde pek çok havaalanı güvenlik kontrol noktalarından geçiyorsunuz. Vücut tarayıcılarına giriyorsunuz ve bagajlarınız röntgen makinelerinden geçiyor. Ancak bu güvenlik prosedürlerinde rahat olabilirsiniz, buradaki radyasyon dozları epey önemsizdir.
Gelelim uçuşa… Hava yolculuğu yaparken maalesef radyasyona maruz kalıyoruz. Bunun nedeni, yüksek rakımda havanın incelmesidir. Dünya yüzeyinden ne kadar uzağa giderseniz, uzay hacmi başına o kadar az gaz molekülü vardır. Bu nedenle daha ince hava, gelen kozmik ışınları yani dış uzaydan gelen radyasyonu tutamaz. Daha az atmosferik koruma ile radyasyona daha fazla maruz kalırız.
Yani biz yerden yükseldikçe, yaşamamızı sürdürmek için olmamız gereken güvenli sahanın dışına çıkıyoruz. Amerika’da yapılan bir araştırma, 26 bin feette yani 8 km irtifada, radyasyona maruz kalmaya başladığımızı belirtiyor. Bir uçağın ideal seyir irtifası ise 35 bin feettir. Yani, biz çok daha yukarıda seyahat ediyoruz.
Vücudumuzu güvensiz bir şekilde; güneşten, kara deliklerden, çarpışan yıldızlardan ve daha uzayda sebebi bilinmeyen pek çok kaynaktan gelen kozmik radyasyona bırakıyoruz. Gözümüzle göremediğimiz bu kozmik dalgalar dünyanın oluşumundan beri uzayın derinliklerinde hareket ediyor. Bu yüksek enerjili yüklü ışınlar, derimiz için o kadar tehlikelidir ki, derimizi yakıp cilt kanseri yapabilir ya da gözlerimize zarar verebilir.
Olayı size daha açıklayıcı kılalım… Güneş ve uzay kaynaklı kozmik radyasyon, saniyede 300 bin kilometre hızla ilerleyip, uzayı kat ederek dünyaya ulaşıyor. Ama yaşadığımız dünyada atmosfer süzgeç görevi görüyor. Anlayacağınız, kozmik radyasyona bir set çekerek yeryüzünü etkilemesini engelliyor. Fakat yüksek irtifalarda atmosfer katmanı daha incedir, bu yüzden radyasyon tam süzülemez. İşte bu sebeple de, uçakta alınan radyasyon oranı çok daha yüksektir.
En kötü durum, tahmin edersiniz ki tamamen Dünya atmosferinin dışına seyahat eden astronotlar içindir. Astronotlar, yüksek radyasyon dozları alırlar. İşin aslı, insanlı uzay uçuşlarında asıl sınırlayıcı faktör insan vücudunda radyasyon dozunun birikmesidir. Uzayda çok uzun süre kaldıkları için astronotlar, dünyaya döndüklerinde katarakt, kanser ve olası kalp rahatsızlıkları geçirme riskiyle fazlasıyla yüzleşirler.
Elon Musk’ın Mars’ta yaşam hedefleyen buluşunu engelleyen de radyasyon dozu sorunudur. Son derece ince atmosferiyle Mars’ta uzun süre kalmak, yüksek radyasyon dozları nedeniyle ölümcül olacaktır.
Tekrar biz seyahat sever yolculara gelelim… En yüksek radyasyon, yolcu uçaklarının üst uçuş seviyelerinde görülüyor. Araştırmalara göre, 39 bin feet yani 11 bin 880 metredeki radyasyon, yer seviyesinde aldığımızın 30 katı kadar fazla olabiliyor.
Kozmik radyasyona uçuş yüksekliğinin yanı sıra uçuş rotası da etki ediyor. Kutuplardaki radyasyon ekvatora göre daha fazla. Rotanızın kutuptan planlanması, havada kalış süresinin uzun olması ve güneşteki tepkimeler aldığınız radyasyonu artırmaktadır. Maalesef, uçak kabinlerinde kozmik radyasyona karşı bir koruma da yoktur.
Örneklerle açıklarsak, daha net bilgi verebiliriz diye düşünüyoruz. 39 bin feet yani 11 bin 800 metrede yapılan 3 saatlik bir İstanbul-Van uçuşunda alınan radyasyon, diş röntgeni çekilirken alınan radyasyona eşit denilebilir. Eğer ki 12-13 saatlik bir İstanbul-Japonya uçuşu yaptıysanız akciğer filmi çektirmiş kadar radyasyon alırsanız.
Asıl merak edilen soru… Uçuş ekipleri bu kadar radyasyona maruz kalıyor mu? Elbette ki kalıyor. Pilot veya kabin üniformaları tabii ki radyasyon koruyucu malzemeden olmadığı için her uçuşta radyasyona maruz kalıyorlar. Hatta, yapılan araştırmalar kokpit ve kabin personellerin en yüksek radyasyona maruz kalan meslek grubu olduğunu göstermektedir. Bugün bir uçuş ekibi, nükleer reaktörler ile çalışan kişilerden daha fazla radyasyona maruz kalmaktadır.
Bir uçağın pilot koltuğundaki UV radyasyonunu ölçen bir çalışma, 30.000 fitte bir saatin altında uçmanın, 20 dakikalık bir bronzlaşma seansıyla aynı UVA radyasyona maruz kaldığını ispatlamıştır.Bir pilot ya da kabin memurunun ayda ortalama 100 saat uçtuğunu düşünürsek, nasıl bir riskle tehdit edildiğini anlayabiliriz. Böyle bir program uçucu ekiplerinde kanser riskini artırıyor, kalp rahatsızlıklarına yol açıyor, çeşitli sindirim ve sinir sisteminde dejeneratif hastalıklara yol açabiliyor. Ayrıca kozmik radyasyonun katarakt riski de var. Bu yüzden pilotlara sürekli güneş gözlüğü takmaları tavsiye ediliyor. Anlayacağınız, hava olsun diye gözlük takmıyorlar 🙂
NASA uçuş ekiplerinin radyasyon sorununu ilk kez 1960’larda ve 1970’lerde yüksek irtifalı süpersonik ticari havacılık taşımacılığının fizibilitesini incelerken araştırdı. Uçuş sırasında radyasyona maruz kalma konusu, o zamanlar yaygın olan uçuşların sayısı göz önüne alındığında, ticari uçaklar için ihmal edilebilir bir sağlık sorunu olarak kabul edildi.
Ancak zamanla endişeler üç temel nedenden dolayı arttı. Birincisi; pilotlar, günümüzde o zamana göre iki kat daha fazla uçuş yapıyorlar. İkincisi; havayolları artık daha sık kutup rotalarını tercih ediyor. Çünkü bu rotalar on binlerce dolar yakıt tasarrufu sağlayan, rüzgârların azaldığı daha kısa rotalar… Üçüncü ise, zamanla daha çok yaşadığımız ya da sahip olduğumuz teknolojiyle bugün keşfettiğimiz önemli güneş tepkimeleri… Yolcular ve mürettebat, özellikle önemli güneş olayları sırasında, düşünülenden daha fazla radyasyona maruz kalmaktadır. Bir NASA araştırması, 2003 Cadılar Bayramı civarında güçlü bir güneş fırtınasından elde edilen verileri analiz etti ve kutup uçuşlarındaki yolcuların – örneğin Chicago’dan Pekin’e – Uluslararası Radyolojik Koruma Komisyonu tarafından önerilen sınırın üzerinde radyasyona maruz kaldıklarını buldu. Maalesef “O uçuştaki insanlar o gün o radyasyona maruz kalma sınırlarını aştı ve bunu bile bilmiyorlardı.”
Peki, radyasyondan nasıl kaçınabiliriz?
Uçakta daha az radyasyon almak için gece uçuşları tercih edilebilir ve bol bol antioksidanlı gıdalar tüketebiliriz. En çok antioksidan da yeşil sebze ve meyvelerde bulunmaktadır.
Kaynak:
- nasa.gov
- scientificamerican.com
- utswmed.org
- Uğur Cebeci – Uçarken Ne kadar Radyasyon Alıyoruz – Hurriyet