Havacılık Sektörünü Tehdit Eden Riskler

Yaşanan Covid-19 döneminden önce dünyada havacılık sektörüne olan talep ve yolcu taşımacılığının önemi fazlasıyla büyüktü. Bugüne kadar rekor siparişler ve hızla yükselen yolcu trafiğiyle havacılık sektörünün altın bir çağda olduğunu söylesek yeridir. Fakat havacılık her zaman karlı büyümeyi sürdürmek için ele alması gereken bir dizi zorlukla karşı karşıya kalmıştır. Bunlar neler mi dersiniz? Şöyle açıklayalım…

Özellikle 21. yüzyılın ilk yıllarında havacılık sektörünü etkileyen önemli olaylar yaşanmıştır. Havacılık endüstrisini küresel çapta etkileyen önemli dört olay, 11 Eylül 2001 terör saldırısı, 2003 yılındaki SARS hastalığı salgını, 2010 yılındaki volkanik kül patlaması ve de 2019 yılında başlayan Covid-19 virüs salgınıdır.

Önümüzdeki 20 yıl boyunca, havayolu şirketlerinin küresel ticari uçak filosunu ikiye katlayarak yaklaşık 45.000 uçağa çıkması beklenirken; sayılan olaylardaki gibi bazı durumların, havacılık sektörünün temelini etkilediği ve bu sektörün oyuncuları için sorunlar ortaya çıkardığı herkesçe anlaşılmıştır. Havacılıkta sadece bu olaylar değil, olası yaşanabilecek daha pek çok risk; sektörün stratejik girişimlerini engellemekte, finansal durumlarını tehdit altına alabilmekte, küresel operasyonları zedelemekte ve faaliyet gösterdikleri farklı pazarlarda maliyetli ve daimi yeni uyum gereksinimlerini ortaya çıkarabilmektedir.

Dünyanın en büyük Havacılık ve Savunma ( Aerospace & Defense, A&D) şirketleri, 2020 ve sonrasında havacılık sektörü için başka ne gibi ne riskler olabileceğini araştırmış ve en önemlilerini bize sunmuştur.

Ekonomik ortamda dalgalanma

Çoğu havayolu şirketi siyasi gerginlik ve ekonomik konjonktür gibi dış faktörlere karşı savunmasızdır. Anlayacağınız, siyasi istikrar ve sürekli ekonomik büyüme, hava trafiğinde uzun vadeli büyümeyi sağlar.

Örneğin, yıllardır süregelen ancak son zamanlarda daha çok hissedilen Amerika ve Çin arasındaki ticaret anlaşmazlığı dünya çapında piyasalarda istikrarsızlığa neden olmaktadır ve dünyanın en büyük ekonomisi olan Çin de dâhil olmak üzere, potansiyel bir yavaşlama sinyalleri göstermeye başlamaktadır. Bu da direkt olarak havacılık sektörünü bir dizi zorlukla karşı karşıya bırakır. Çünkü potansiyel bir ekonomik yavaşlama, havacılık sektörü için en büyük zorluklardan biridir.  Neden mi?

Çünkü, ekonomik bir yavaşlama potansiyel olarak kredi piyasalarında daralmaya neden olabilir. Havayolu şirketleri operasyonlarının devamı için gerekli olan uçak satın alma işlemlerini, yüksek giderlerini ve pek çok uluslararası anlaşmalarını kredi kullanarak gerçekleştirmektedir. Kredi piyasalarındaki daralma, düşük likidite demektir. Ayrıca, ekonominin yavaşlaması, para birimi ve hisse senedi piyasalarında aşırı oynaklığa yol açabilir. Bu da havayollarının sipariş alım stratejilerini tekrar gözden geçirmesine, mevcut uçak siparişlerini ertelemesine ve hatta iptal etmesine neden olabilir. Siparişler iptal edilirse, bu da sektör genelinde bir domino etkisi yaratır. Havacılık sektörü için bir bütün olarak birden fazla sorun ortaya çıkar. Çünkü, herhangi bir X havayolu şirketi Boeing ya da Airbus gibi bir uçak üreticisinden uçak siparişini iptal ederse bu uçak üretici firmalar ve onların tedarikçileri için de kayıp demektir.

Tedarik Zincirindeki Aksamalar

Dünyanın dört bir yanındaki havacılık şirketleri, tedarik zincirindeki olası bir aksamayı havacılık sektöründeki en büyük ikinci tehdit olarak görmektedir. Neden mi dersiniz? Çünkü havacılık sektörü çok geniş bir tedarikçi ağına sahiptir. Böylesine geniş bir tedarikçi ağıyla, küçük hatalar ve gecikmeler zincirleme bir reaksiyona neden olabilir. Sonuç olarak bütçeler ve programlar kontrolden çıkabilir. Havayolu şirketlerinin her zaman tedarikçilerle iş şartnameleri ve tedarik kalitesi ile ilgili anlaşmazlıklar yaşama riski vardır.

Ayrıca, tedarikçiler her zaman mevcut talebi karşılamak için, çabalarını ve yatırımlarını artırmalı, zamanında teslimat sağlarken aynı zamanda yüksek kaliteyi sürdürmeli ve maliyetlerini bir şekilde kontrol altında tutmaları gerekmektedir. Emin olun, bu sayılanlar pek çok tedarikçiyi mali açıdan savunmasız bırakabilecek zorlu bir görevdir.

Havayolu şirketlerinin talebinde önemli bir büyüme yaşanırsa, bu durum tedarikçiler için üretim kapasitesi üzerindeki baskıyı artıracaktır. Havacılık sektöründe özellikle uçak üretiminde kritik parçalar ve montajlar söz konusu olduğunda, mevcut tedarikçilerin sayısı oldukça azdır. Bu tür parçalar için, tedarik arızasından kaynaklanan üretim kesintisi riski de oldukça büyüktür. Üretim kesintisi demek uçak üretememek ve siparişi zamanında havayolu şirketine teslim edememek demektir. Bu durumda olası aksaklıkların felaketlere dönüşmeden önce, sorunların tespiti ve azaltılması için havayolu şirketlerinin tedarikçilerle yakın çalışması önerilmektedir.

Üretim Piyasasasında Rekabet Eksikliği

Airbus ve Boeing, uçak pazarındaki tek oyunculardır. Airbus ve Boeing ikilisi, küresel ölçekte uçak siparişlerinin %99’unu oluşturarak gökyüzünün sahibidirler. Bu uçak siparişleri, toplam uçak pazarının %90’ından fazlasını oluşturmaktadır.

Orta vadede, Boeing ve Airbus ikilisi nedeniyle, bu pazarda yeni oyunculara pek fırsat verilmeyecek gibi görünmektedir. Ancak rekabet başarının en önemli öğesidir. Bir alanda çok başarılıysanız, emin olun bu güçlü rakipleriniz sayesindedir. Adam Smith rekabeti, “en iyi düzenleyici gizli el” olarak görür.

Hal böyle olunca, şuan teknolojiyi üreten, geliştiren, teknolojiye hâkim olan ve üzerine yoğunlaşan bu iki uçak üreticisi firma, sektöre istedikleri şekilde yön verebilmektedirler.

Rekabet faktörleri,  ticari uçak üretim pazarındaki firmaların büyümesini, yeni ürün geliştirmesini ve fiyatlandırmasını etkiler. Sadece bu ikilinin yönettiği bir pazar olası risklere daima açıktır.

Covid-19 krizi aşıldığı vakit, IATA’ya göre önümüzdeki 20 yıl içinde uçacak yeni yolcuların en az yarısının Asya’da yaşayacağı tahmin edilmektedir. Bu büyük pazar fırsatı, yeni uçak ihtiyacını da beraberinde getireceğe benziyor. Sadece Çin pazarının bu artan ihtiyacı karşılamak için 6,300 uçağa ihtiyaç duyması bekleniyor. Boeing ve Airbus, önümüzdeki yıllarda üretim kapasitelerini benzeri görülmemiş seviyelere yükseltmeyi planladıkları için, zamanında teslimat yapması her zamankinden daha zor görünüyor.

Bu yüzden, belki de sektörde daha fazla uçak üretici firmaların yer alması, havacılık sektöründeki bu riski azaltmak için faydalı olabileceği tahmin ediliyor. Zaten, hali hazırda bu ihtiyacı karşılamak için Çinliler, Boeing ve Airbus’ın doğrudan rakibi olan yeni bir ​​uçak üreticisi firma COMAC ile geliyor.

Yetenekleri Yönetmek ve Elde Tutmak

Havacılık sektöründeki şirketler, gelecekte yetenekli, ilgili ve giderek daha uzmanlaşmış bir işgücüne belki de diğer tüm sektörlerden daha fazla ihtiyaç duyacağa benziyor. Bu yüzden havacılık sektöründeki uzman iş gücü kıtlığı konusu gelecekte sektör için risk teşkil etmektedir.

Havacılık sektörünün son derece uzmanlaşmış doğası nedeniyle, havayollarının kritik iş süreçlerini gerçekleştirmek için vasıflı ve kalifiye personeli işe almalı ve elinde tutması gerekmektedir.

Personeldeki çeşitlilik eksikliği ve yetersiz yetenekler, havacılık sektörünün karşılaşabileceği en büyük zorluklardan bir tanesidir.

Bu kritik konu, bir zorluk olmasının yanı sıra, bir işgücü sıkıntısı da yaratacağa benziyor. Bu yüzden havacılık sektörünün, yeni inovasyonları ilerletmeye yardımcı olabilecek veri bilimcileri gibi yeni yetenekleri çekmek ve bünyesinde ilerletmek için mücadele etmesi gerekmektedir. Ne de olsa yetenekli ve gelişime açık insana her daim ihtiyaç vardır, değil mi?

Siber Saldırılar

Günümüzde havacılık sektöründeki en büyük risklerden biri de, siber saldırılardır. Nedir bu siber saldırılar? Bilgisayar ve internet alanında uzmanlaşmış hacker diye tabir edilen grupların sitelere veya bilgisayarlara zarar vermek amacı ile yaptıkları saldırıya “Siber Saldırı” denir. Bu saldırılar neticesinde bilgiler ele geçirilebilir veya var olan bilgiler yok edilebilir. Günümüz teknolojisi ile, bir “hava korsanının”, uzak mesafelerden uçuş sistemlerine ciddi bir tehdit oluşturabilmesi mümkündür.

Ünlü denetim şirketi Ernst & Young’a göre, siber saldırılar nedeniyle havayolu şirketlerinin uğradığı toplam kayıpların yılda yaklaşık 400 milyar dolar olduğu tahmin ediliyor. Bu yüzden, havacılık sektörünün teknolojik ilerlemeyle ortaya çıkan siber riskleri iyi yönetebilmesi gerekmektedir.

Havacılık sektörünün istenmeyen davetsiz misafirlere karşı kendilerini korumak için güçlü bir BT altyapısı kurmaya odaklanması çok önemlidir.

Bugün yaşadığımız dijital dünyada, siber saldırıların riskleri ve sonuçları, entegre değer zincirimizin karmaşıklığıyla büyümektedir. Yani, değer zinciri boyunca artan ara bağlantı ile, bir şirkete yönelik bir siber saldırı, ağ boyunca kademeli olarak ilerleyebilir ve değer zincirinin diğer bölümlerini de etkileyerek tüm havacılık sektörü için riski artırabilir.

Dövizdeki Dalgalanmalar

Döviz kurlarındaki dalgalanmalar, havacılık endüstrisinin bir diğer risk türüdür. Çok sayıda havacılık şirketinin küresel olarak faaliyet gösterdiği göz önüne alındığında, gelir akışlarının büyük bir kısmı döviz kurlarındaki dalgalanmalara karşı savunmasız kalmaktadır.

Bir havayolu şirketinin finansal performansı ve üretim maliyetleri fazlasıyla dövizdeki dalgalanmalardan etkilenmektedir. Ayrıca dalgalı döviz kuru, tüm tedarik zincirinin karlılığı üzerinde de önemli bir etkiye sahip olacaktır.

Uçak üretiminde kullanılan alüminyum, titanyum ve kompozit gibi önemli mallar veya hammaddelerdeki fiyat dalgalanmaları da sektör oyuncularını etkileyecek, gelir akışlarında değişim yaratacak, uçak siparişi gibi önemli faaliyetlerde karar değişikliğine de neden olacaktır.

Kaynak:

  • blog.satair.com
  • news24.com
  • papers.ssrn.com
  • aviationvoice.com

One thought on “Havacılık Sektörünü Tehdit Eden Riskler

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir