HAVACILIKTA UÇAK KİRALAMA STRATESJİSİ – WET LEASE VE DRY LEASE

Havayolu taşımacılığı büyük yatırımlar gerektiren, fakat kârlılığı küresel ölçekte %10’lara erişemeyen ve ekonomik ya da siyasi istikrarsızlıktan kolaylıkla etkilenebilen bir sektördür. Bu yüzden havayolu işletmelerinin uçak maliyetlerini kontrol etmesi gerekir. Özellikle havayolu işletmelerinin en önemli maliyet kalemi olarak kabul edilen uçak/sefer maliyetleri, işletmeleri bu maliyet kalemini yönetmek amacıyla farklı stratejiler uygulamaya yönlendirmiştir.

Örneğin, bu stratejilerin başında leasing yöntemi gelmektedir. Havayolu işletmeleri kiralama yöntemlerini kullanarak uzun vadeli ödeme planı ile uçak temin etmek amacındadırlar. Bu sayede havayolu işletmeleri ellerindeki finansal olanakları tek bir kaynağa bağlamaz ve de olası herhangi bir kriz durumunda daha tedbirli hareket edebilirler.

Ülkemizden örnek vermek gerekirse, Türk Hava Yolları’nın filosunda 330 adet uçağı vardır ancak bu uçakların yalnızca 37 adedi kendisine aittir. Geri kalan 207 uçak finansal leasing, 86 uçak ise operasyonel leasing ya da wet-lease yöntemi ile filoya dâhil edilmektedir (THY 2018 Faaliyet Raporu, 2018)

Peki, wet lease ve dry lease ile bahsedilen nedir? Wet lease uçağı mürettebatı ve tedarikleriyle beraber kiralamak iken, dry lease uçağın tedarik veya mürettebat olmaksızın kiralanmasıdır. Yani dry lease adından da anlaşılacağı üzere kuru kiralamadır.  Yani bu yöntemle, X bir havayolu şirketi bir uçak kiralayıp kendi uçuş ekibini kullanarak operasyonunu yapmaktadır.

Bu arada aklınıza şu gelmesin, bindiğiniz uçağın havayolunun kendine ait renkle boyanmış olması ve havayolunun kendi üniformasını giymiş ekiplerin olması, o uçağın o havayoluna ait olduğunu göstermemektedir. Yine de kiralık bir uçak olabilir.

Pandemi dönemine dek havacılığın patlaması ve yolcu sayılarının her yıl artmasıyla, havayolları giderek daha fazla uçak kiralamaktaydı. Havacılık endüstrisi liderleriyle ilgili bir KPMG raporuna göre, 1999 yılında küresel havacılık filosunun yaklaşık % 15’i havayolları tarafından kiralanmaktayken, 20 yıl sonra sayı neredeyse % 50’ye yükselmektedir. Pandemi yaşanmasaydı, sektördeki pozitif hareketlilik rakamlara çok daha fazla yansıyabilecekti.

Gelelim havayollarının satın almak yerine neden uçakları uzun vadeli kiralamayı tercih ettiğine… Tabii ki de tahmin edebileceğiniz üzere kiralama sayesinde yüksek miktarda nakit çıkışı önlenecektir. Bu sayede havayolları finansal istikrarı sağlayacak, böylece likiditesini koruyabilecektir. Ve tabii ülkelerin kendi özelinde vergi avantajı sağlaması da cabası… Ayrıca şunu belirtmektekte de fayda var ki, havayolları elinde ne kadar fazla nakit tutabilirse finansal açıdan o kadar güçlü olabilecektir.

Kaynak

  • THY 2018 Faaliyet Raporu, turkishairlines.com
  • aerotime.aero

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir